Bugün, 21 Aralık 2024 Cumartesi

Mustafa Baştuğ


ADEM VE İBLİS’İN İLK MÜCADELESİ


 İnsan yeryüzünde bir macera yaşamak için tesadüflerin yarattığı varlık değildir. Aksine o, ALLAH’ın varlık âleminde kendisi­ne yüklediği karakteri canlandırmak için özellikle akıl, idrak ve zeka gibi üstün yeteneklerden bir kı­sım cüzler verilmek suretiyle, insanın yaratıcısına bağlanmasında önüne dikilebilecek engelleri ko­layca ortadan kaldırması amacına yönelik bir Halîfe’dir. Sorumlu bir Halîfe. Böylece insan, yer­yüzünde varlığa anlam kazandıracak canlı tiyatro olan hayat sahnesinde kendisine sunulan senaryo­yu uyarlama bilinci kazanmış olur.
Bütün ölçüler hazırlanmış, dengeler yerleştiril­miş, mücadele alanı gerekli olan her türlü malze­me ile donatılmış, sebep-sonuç bağlantıları tesbit edilmiş ve bütünü ile evren mükemmel bir şekilde hazırlanmış, hemen arkasından Allah, melekle­rine:"Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" şok haberini iletmiştir.(Bakara -30)
Yeryüzünde Allah'ın gerçekleştirmeyi murâd et­tiği sistemi ve ahengi O'nun adına gerçekleştirecek olan insan yaratıldı. Hiç şüphesiz ilk anda melek­ler bu haberden hoşnut olmamış görünseler bile gerçekte ifadeleri sadece hayret anlamını taşımak­tadır.

"Yeryüzünde kan akıtacak, orasını fesada uğratacak fitne çıkaracak kişiyi mi yara­tacaksın?(Bakara -30)

Bu merak ve soru bir nevi insanın içerisinde bu­lunacağı ortamı insana hatırlatması amacına yö­neliktir. Yani,  insan bu tür haberlerle ön eğitim­den geçirilerek gerçek anlamda vereceği mücadele için ön hazırlık sağlanmıştır.

Belirli bir süre eğitimden geçirildikten sonra, karşılaşacağı zorlukların ve mücadele vereceği düşmanının yakından tanıtılması ilahi organizas­yon sayesinde gerçekleşmiş olur. 

İmtihan dönemi başlar. Bütün meleklere âdem için secde etmeleri emri verilir. İblis’in dışında bü­tün melekler secde ederler. İblis sanki yeryüzünde oluşturulacak hayat son buluncaya kadar savaşa­cağı düşmanını görmüş gibidir. Bu emre itaati red­deder. Ve kovulanlardan olur. küfrederek ilk fit­neyi çıkarır.

Ebedi olarak lanetlenmesi, iblisi zaten kendi­sinde fazlasıyla bulunan kibrinden dolayı hırslan­dırır ve kızdırır. Allah'tan kıyamete kadar mühlet ister. Bir nevi, Allah'ın yüce ve şerefli kıldığı bu yeni yaratığı ve onun soyunu saptıracağını iddia eder. Allah'a meydan okur. 

Allah, âdem ve havvâ'ya hitaben:

" Dedik ki: Ey âdem, sen ve eşin Cennete yerleşiniz, ora­nın yiyeceklerinden istediklerinizi bol bol yi­yiniz, fakat şu ağaca yaklaşmayınız, yoksa zalimlerden olursunuz."(Bakara- 35)

Burada hem imtihan gerçekleşmiş olacak ve hem de iki asli düşmanın kavgalarında ilk raund tamamlanacak. Böylece iki karakter birbirlerini ve hedeflerini kendi ifadeleri ile tesbit etmiş olacak­lar.

"Fakat şeytan onların ayaklarını oradan kaydırarak, kendilerini içinde bulundukları ni'met yurdundan çıkardı. Biz de dedik ki; Birbirinize düşman olarak oradan aşağı inin."(Bakara- 36) 

Böylece, âdem yaptığı hatayı, daha doğrusu kendisini hataya sürükleyen fitneciyi tanımış oldu. Öğrendiği kelimelerle Allah'a karşı pişmanlığını dile getirerek tevbe ederken diğer taraftan kendi­sine bu kötülüğü yapan İblis'e ve onun misyonuna karşı kendi misyonunu ve mücadele alanını da be­lirlemiş oldu. Herşey zıddı ile bilinir. Zıddı ile kâimdir. Bu sebeple âdem, kendi karakter, şahsi­yet ve misyonunu karşıt karakter, şahsiyet ve mis­yon sayesinde belirlemiş oldu. Cennet yurdundan sürgün edilmesi, yeryüzünde düşman çizgisini oluşturan karakter ile kendisi arasındaki mücade­lenin temel sebebidir. Artık o da kendisini gerekli silahlarla teçhiz ederek, kendi misyonunu mükem­melleştirerek savaşını vermek ve intikamını al­mak zorundadır. Ama bu intikam Allah adına ola­caktır. Çünkü kibir ve küfür Allah'a karşı ilan edilmiştir. Yani Fitne, Allah'ın otoritesine bir kar­şı çıkıştır. Bir nevi İblis Allah'a karşı savaş açmış­tır. 

Bu ilk olaylar bize çok önemli üç ipucu vermek­tedir: 

Birincisi; Mutlak fitnenin, küfür veya küfrü sembolik olarak ifade eden davranış türleri oldu­ğudur. Bu, küfre hizmet eden her türlü misyon olabilir. Seyir çizgisi itibarı ile ulaşmak istediği hedef esastır. Bu noktada küfre hizmet ediyorsa ibadet dahi fitnedir.

 İkincisi; İmtihan olayıdır. Beşeri menfaatlere veya görünürdeki kişisel çıkarlara karşı mücadele, iradenin tartılması hakikati. Adı geçen ilk olaylar genelde aktarılan en önemli eğitim alıştırmaları­dır. İnsanın kazanması gereken formasyonun ade­ta altını çizerek işaretliyor. 

Üçüncüsü ise; Mutlak mücadele mantığıdır. Fitneye galip gelmenin kaçınılmaz şartı sorumlu­luk yüklenmektir. Öyle ise mücadele eden bu iki temel saf veya misyon berrak bir şekilde tanımla­nıp tesbit edilmelidir. (Salih Asğar, Kur’an’da Fitne Olgusu ve Modern Fitre Odakları, Hanif Yayınevi, İstanbul 1994: 16-19)