İnsan yeryüzünde bir macera yaşamak için tesadüflerin yarattığı varlık değildir. Aksine o, ALLAH’ın varlık âleminde kendisine yüklediği karakteri canlandırmak için özellikle akıl, idrak ve zeka gibi üstün yeteneklerden bir kısım cüzler verilmek suretiyle, insanın yaratıcısına bağlanmasında önüne dikilebilecek engelleri kolayca ortadan kaldırması amacına yönelik bir Halîfe’dir. Sorumlu bir Halîfe. Böylece insan, yeryüzünde varlığa anlam kazandıracak canlı tiyatro olan hayat sahnesinde kendisine sunulan senaryoyu uyarlama bilinci kazanmış olur.
Bütün ölçüler hazırlanmış, dengeler yerleştirilmiş, mücadele alanı gerekli olan her türlü malzeme ile donatılmış, sebep-sonuç bağlantıları tesbit edilmiş ve bütünü ile evren mükemmel bir şekilde hazırlanmış, hemen arkasından Allah, meleklerine:"Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" şok haberini iletmiştir.(Bakara -30)
Yeryüzünde Allah'ın gerçekleştirmeyi murâd ettiği sistemi ve ahengi O'nun adına gerçekleştirecek olan insan yaratıldı. Hiç şüphesiz ilk anda melekler bu haberden hoşnut olmamış görünseler bile gerçekte ifadeleri sadece hayret anlamını taşımaktadır.
"Yeryüzünde kan akıtacak, orasını fesada uğratacak fitne çıkaracak kişiyi mi yaratacaksın?”(Bakara -30)
Bu merak ve soru bir nevi insanın içerisinde bulunacağı ortamı insana hatırlatması amacına yöneliktir. Yani, insan bu tür haberlerle ön eğitimden geçirilerek gerçek anlamda vereceği mücadele için ön hazırlık sağlanmıştır.
Belirli bir süre eğitimden geçirildikten sonra, karşılaşacağı zorlukların ve mücadele vereceği düşmanının yakından tanıtılması ilahi organizasyon sayesinde gerçekleşmiş olur.
İmtihan dönemi başlar. Bütün meleklere âdem için secde etmeleri emri verilir. İblis’in dışında bütün melekler secde ederler. İblis sanki yeryüzünde oluşturulacak hayat son buluncaya kadar savaşacağı düşmanını görmüş gibidir. Bu emre itaati reddeder. Ve kovulanlardan olur. küfrederek ilk fitneyi çıkarır.
Ebedi olarak lanetlenmesi, iblisi zaten kendisinde fazlasıyla bulunan kibrinden dolayı hırslandırır ve kızdırır. Allah'tan kıyamete kadar mühlet ister. Bir nevi, Allah'ın yüce ve şerefli kıldığı bu yeni yaratığı ve onun soyunu saptıracağını iddia eder. Allah'a meydan okur.
Allah, âdem ve havvâ'ya hitaben:
" Dedik ki: Ey âdem, sen ve eşin Cennete yerleşiniz, oranın yiyeceklerinden istediklerinizi bol bol yiyiniz, fakat şu ağaca yaklaşmayınız, yoksa zalimlerden olursunuz."(Bakara- 35)
Burada hem imtihan gerçekleşmiş olacak ve hem de iki asli düşmanın kavgalarında ilk raund tamamlanacak. Böylece iki karakter birbirlerini ve hedeflerini kendi ifadeleri ile tesbit etmiş olacaklar.
"Fakat şeytan onların ayaklarını oradan kaydırarak, kendilerini içinde bulundukları ni'met yurdundan çıkardı. Biz de dedik ki; Birbirinize düşman olarak oradan aşağı inin."(Bakara- 36)
Böylece, âdem yaptığı hatayı, daha doğrusu kendisini hataya sürükleyen fitneciyi tanımış oldu. Öğrendiği kelimelerle Allah'a karşı pişmanlığını dile getirerek tevbe ederken diğer taraftan kendisine bu kötülüğü yapan İblis'e ve onun misyonuna karşı kendi misyonunu ve mücadele alanını da belirlemiş oldu. Herşey zıddı ile bilinir. Zıddı ile kâimdir. Bu sebeple âdem, kendi karakter, şahsiyet ve misyonunu karşıt karakter, şahsiyet ve misyon sayesinde belirlemiş oldu. Cennet yurdundan sürgün edilmesi, yeryüzünde düşman çizgisini oluşturan karakter ile kendisi arasındaki mücadelenin temel sebebidir. Artık o da kendisini gerekli silahlarla teçhiz ederek, kendi misyonunu mükemmelleştirerek savaşını vermek ve intikamını almak zorundadır. Ama bu intikam Allah adına olacaktır. Çünkü kibir ve küfür Allah'a karşı ilan edilmiştir. Yani Fitne, Allah'ın otoritesine bir karşı çıkıştır. Bir nevi İblis Allah'a karşı savaş açmıştır.
Bu ilk olaylar bize çok önemli üç ipucu vermektedir:
Birincisi; Mutlak fitnenin, küfür veya küfrü sembolik olarak ifade eden davranış türleri olduğudur. Bu, küfre hizmet eden her türlü misyon olabilir. Seyir çizgisi itibarı ile ulaşmak istediği hedef esastır. Bu noktada küfre hizmet ediyorsa ibadet dahi fitnedir.
İkincisi; İmtihan olayıdır. Beşeri menfaatlere veya görünürdeki kişisel çıkarlara karşı mücadele, iradenin tartılması hakikati. Adı geçen ilk olaylar genelde aktarılan en önemli eğitim alıştırmalarıdır. İnsanın kazanması gereken formasyonun adeta altını çizerek işaretliyor.
Üçüncüsü ise; Mutlak mücadele mantığıdır. Fitneye galip gelmenin kaçınılmaz şartı sorumluluk yüklenmektir. Öyle ise mücadele eden bu iki temel saf veya misyon berrak bir şekilde tanımlanıp tesbit edilmelidir. (Salih Asğar, Kur’an’da Fitne Olgusu ve Modern Fitre Odakları, Hanif Yayınevi, İstanbul 1994: 16-19)