Sizi bir minibüsle getirip, ikiye ayrılan bir yol ağzında bıraktıklarında,benim gibi ’Buranın merkezi neresi ?’ diye sorarsanız; ’burası’ derlerse bir şaşkınlık yaşamayın.İki, bilemedin üç market bir manav ve bir kıraathane…
Sonrasında karşınızda Harran Ulu Cami heybetiyle sizi bekliyor olacak…
İslamiyet Dönemi’nin ve dünyanın ilk üniversitesi olarak kabul ediliyor.Turistleri de en çok burada göreceksiniz.İçinde büyük bir minare var,gözcülük görevi de yapıyormuş.Etrafı iç surlarla kaplı olan ve Asurlar Döneminden kalma bu yerleşim yerinde bir çok kapı bulunmaktadır.(Anadolu Kapısı, Aslanlı Kapı, Bağdat Kapısı, Musul Kapısı, Rakka Kapısı ve Halep Kapısı)
Biraz yukarısında kısımlara ayrılmış taşlık bölmede kuyumculuk yapılan dükkanlar varmış zamanında…
Ve Harran’a bütünüyle bakıyorum…göğe bakıyorum sarı, yere bakıyorum sarı, buğdayın rengi sarı ,evler sarı…Harran sarı…
‘Bu nasıl olabilir ?’ dedim.İçinde yeşilin tonları bile olmayan,denize kıyısı olmayan bu yerin nasıl bir renk ahengi var…Tek bir renkle büyük bir orkestrayı yönetir gibi…öylesine harmanlanmış…
Sadece Arap kadınlarının Mor Yazmaları parlıyor bu rengin arasında...Bir hikayesi var mı çok merak ettim.Gittiğimin ilk sabahında birkaç Arap kadını yakalayıp,sorumu yönelttim.’Öyle bir anlamı yok’ dediler.’Bu bizim yöresel kıyafetimiz,günlük hayatta ve özel günlerde de hiç fark etmiyor’ yanıtını aldım.Bence bir hikayesi vardı ama bir bilene rastlamadım.(Bilenleriniz yorumlarda aydınlatsın bizi)
Ulu Cami’nin hemen aşağısında Harran Höyükleri dedikleri evleri göreceksiniz.Kubbeler şeklinde.Birini restore etmişler.Çok da güzel olmuş,mutlaka uğrayın.Bir oda da geleneksel kıyafetler var,diğer odalar tamamen oradaki süregelen yaşamı yansıtmaktadır.
Safiye Öğretmen’in çocuklarıyla Harran’da fotoğraf çekerken,çocuklarla bir kare yakaladık.Bu karenin bir adı var şimdi :’Harran’ın parlak gözlü çocukları’
Harran SARI
Güneş’in rengi SARI ve Güneş orada hiç batmayacakmış gibi PARLAK
