Bugün, 21 Aralık 2024 Cumartesi

Zeynep Mehlika Yaşar


ROTHENBURG OB DER TAUBER


ROTHENBURG OB DER TAUBER
Kısa süre önce Kurban bayramı tatilini Almanya da geçirmeye karar verdik sevgili dostum Tuba ile.  Evet, Almanya yanlış okumadınız, hepinizin kafasın da; soğuk, gri, sanayi, Hitler ve asık yüzlü Almanlar belirdi değil mi… Biz bu durumu değiştirelim dedik ve o az bilinen ya da bizim yeni keşfettiğimiz masallar diyarı Almanya’ya gittik. Burası “Romantik Yol”,  Almanya’nın Bavyera eyaletinde bulunur ve kuzeyde Würzburg (Frankfurta 119km) dan başlayıp güneyde Füssen kasabası (Münihe 134km)  ile son bulan 27 kasabadan oluşur. Kasabaların her biri ortaçağ tadında, tematik ve oldukça romantik… Ben sizlere bu yazımda seyahatimizin en renkli ve büyüleyici şehri olan Rothenburg’dan bahsedeceğim.
Uzun ismi Rothenburg ob der Tauber.  Şehir ismini kırmızı çatılarından almaktadır. Tauber nehrinin üzerindeki kırmızı kale.  Kasabanın tarihi binlerce yıllık. Bavyera eyaletinde bulunan Romantik yol rotasının kuzey cephesinden 2. kasabası ve en güzel kasabası. Ulaşımımızı aracımızla yaptık ama aracı olmayanlar için Würzburg’dan hareket eden “Romantik Road Coach” otobüsleri her gün romantik yol rotasını takip ediyor.  Bir durakta inip orada konaklayıp ertesi gün aynı otobüslerle rotanıza devam edebilirsiniz. Bu otobüslerin Frankfurt ve Münih’ten bağlantı seferleri de mevcut.  Ayrıntılı bilgiyi bu siteden edinebilirsiniz. 
http://www.touringtravel.eu/?id=6&L=2&tttlng=2
Ne diyorduk, Ortaçağ dokusu çok iyi muhafaza edilmiş bu kasabada. Kendinizi sadece mekânsal olarak değil zaman olarak da farklı hissedeceğiniz bir şehir.  Evleri, caddeleri, arabaları, sokakları, kiliseleri ve hatta Octoberfest ve Berlin duvarının yıkılmasının yıldönümünün yaklaşması sebebiyle geleneksel kıyafetli insanları ile insanın kendisini masal kahramanı hissetmemesi içten bile değil bu şehirde.
Arabamızı park edip yürümeye başladığımızda masal evler bizi selamlamaya başlıyor. Birçoğu butik otel olarak kullanıyor. Yani bu evler de konaklama imkânı var. Neden konaklayayım derseniz bu şekilde kendinizi Pinokyo, Uyuyan Güzel veyahut Hansel ve Gretel rollerine daha rahat adapte edebilirsiniz J Şehir çevreleyen uzunca bir sur mevcut, sur kapılarından biri bizi meydana çıkaracak caddeye açılıyor.



Cadde üzerinde birbirleriyle bitişik düzen sıralanmış binalar; bakımlı ve her birinin istisnasız cam kenarı ve balkonları rengârenk çiçeklerle bezenmiş durumda.

 
Binaların altlarında pembe-mavi, şirin ve aynı zamanda nostaljik dükkan, cafe-restoranlar bulunmakta.  Yılbaşının yaklaşması sebebiyle dükkânlar yavaş yavaş süslenmeye başlamış. Dükkânlarda genelde Almanya’nın diğer şehirlerinde de rasgeldiğimiz minik biblo oyuncak ve kukla satılmakta.

Ve nihayet Markt Meydanındayız. Meydanda Gotik tarzda inşa edilmiş büyük ve kırmızı bir bina karşılıyordu bizi. Burası belediye binasıymış. (Rathaus).  Rothenburg 2. Dünya savaşı sırasında yerle yeksan olan Almanya’nın diğer şehirlerinden çok daha şanslı. İyi muhafaza edilmiş.


Rothenburg’un bir de hikâyesi var. Hatta her yıl bu hikâye ile ilgili festivaller düzenleniyormuş. Otuzyıl (1618-1648) savaşları sırasında şehir Tilly adlı bir General tarafından ele geçirilmiş. Kasaba halkı generalin şehri yakıp yıkacağından endişe etmekteymiş. Kasaba halkı hem hoş geldin niyeti ile hem de şehri bağışlaması için Generale 3 litrelik bir kapta şarap sunmuşlar. General bu şarabı tek seferde içebilen çıkarsa kasabalarını yıkmayacağını söylemiş. Kasabanın belediye başkanı cesur bir davranış sergileyip şarabı tek seferde içmiş. Ve şehri General kasabalılara bağışlamış. Her yıl düzenlenen bu festivallerde mizansen olarak bu efsane canlandırılıyormuş. Biz denk gelemedik maalesef. Görmeyi çok isterdim.

Meydanda ikinci olarak nostaljik arabalar dikkatimizi çekiyor, turistlere bu arabalar ile kasaba turu atma imkanı sunuluyor.  Biz yürümeyi tercih ediyoruz ama onlarda fotoğraf çektirme isteğimizi geri çevirmiyorlar.



Meydandan surlara doğru yürüyoruz şehri çevreleyen bu surlar harika bir bahçeye “castle garden” a açılmakta. Mevsimin sonbahar olması sebebiyle her renkten ağaçlar bu bahçede harika manzaralara sebep oluyor.  Doğa, tarih ve romantizm bu kasabada doruk noktada… Bahçenin manzarası da kendisi gibi muhteşem.  Buradan masal evlerin çatıları sarı-yeşil ağaçlarla kartpostal tadında görüntüler sunuyor bizlere.


Ne yediğimize gelirsek aslıda Almanların yemek kültürü bize pek hitap etmedi. Genelde pastane işi ve bol şekerli hamur işleri, şekerleme ve pastalar çok ünlü ve lezzetli.  Ama tatlı olarak geleneksel Türk tatlılarından başka tatlılardan zevk alamayan ben için inanılmaz değillerdi maalesef. Yine de pastaneleri ve pastacılıkları şapka çıkarılacak kadar başarılı.

Biz Rothenburg’da konaklamadık ama yolum bir buraya tekrar düşerse ki düşmesini çok isterim. Kesinlikle o şahane gotik butik otellerde konaklayacağım.  Siz eğer konaklamak isterseniz Hotel Goldeness Lamm’ ı tavsiye ederim.  Üstelik otelin İşletmecileri Türk.  Binası,  merkeze yakınlığı sebebiyle çok tercih edilen nezih bir butik otel. Rezervasyon için http://www.booking.com/ dan yardım alabilirsiniz.
 
Rothenburg’a dair anlatacaklarım bu kadar, umarım okurken bir nebze de olsa sizin oranın havasını solumanıza sebep olmuşumdur.  Sevgiyle kalın,  görüşmek dileği ile.