Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

janset vurdum


AYNAYA BAK


Ufak ufak ilerler hayat.  Sanki hayatınızın akışındaki seslermiş gibi çalar kapınızı olaylar düzenli bir ritim halinde… Size hiçbir şey farkettirmeden değişir her şey. Bütün o düzenimi değiştiremem, alıştığım neyse o’dur kararlılığınız, birden hiç ummadığınız yerde, sıcak çayınızı yudumlarken gördüğünüz manzarayı idrak ettiğiniz an çoktan yerle bir olmuştur. Hayata kafa tutmak işe yaramaz, esas olan arkadaş olup sizin size yaşatacaklarınızı izlemektir… İnsanların kaderi, ipliği aynı olsa da nakışı farklı bir sanat eseridir…
    Zamanımızın çoğu bir şeyleri bekleyerek geçer. Bazen içinden kardeşlerinin sesinin yankılandığı evde uyuyayım diye tatili, kendimi şımartayım diye yaz mevsimini, daha özgür olayım diye okulun bitmesini ya da bir kış günü otobüs durağında sadece eve gideyim, sonra da kurulayım televizyon karşısına ne iş-güç olsun aklımda ne de anlamsız kaygılar, sobamın başında içimi ısıtayım planlarıyla otobüsü bekleriz. Ama ne olursa olsun zamanla anlaşabilenimiz olmamıştır. Her neye ulaşırsak ulaşalım bitmez beklenecek şeyler. Herkesin beklediği de farklıdır, ulaştığında sevinicini yaşama şekli de…
        Hayatın başıyla sonu bize ait olmasa da ikisinin ortasındaki zaman tamamen bizimdir. Onu bir broşür gibi şöyle göz gezdirip bırakılacak kadar içi boş yapmak da, okunması ruhumuzda tatlı bir huzur bırakan, heyecanlandıran, hüzünlendirip, gururlandıran bir roman yazmak da insanların işidir. Her varlık kendine özgü yaratılmıştır. İnsan olmanın verdiği ortak noktalar bir yana her insan görünüşünden ruhuna, sesinin tonundan gülümseyişine kadar her şeyiyle eşsiz bir varlıktır. Aynı iş farklı ellerde çeşitlenir. Her ruh kendinden bir renk katar yaşama. Ömrün iniş çıkışları buradan gelir. Her insanın yaşadığı da size yaşattıkları da farklı bir ton farklı biz bırakır dünyaya. Kaç çeşit insan tanırız yaşadığımız süre içinde? Sakini, eğlencelisi, disiplin delisi, sanatçı ruhlusu, bilgesi,boş gezenin boş kalfası… Hiç birinin yeri dolmaz ,hepsinden neler öğreniriz neler…
  Hepimizin içinde izlenmeyi bekleyen nice film kareleri, gün ışığı bekleyen ne hikayeler vardır. İşte bu keşfedilmeyi bekleyen sırlar işlenmeyi bekleyen madenlerdir. Ne yazık ki günümüzde insan bu özgün halini unutmakla yüzyüzedir. Kendi ilgi alanı, kendi kişiliği nedir önemsemeden genelin beğendiği neyse artık o olmayı tercih etmektedir. Kendini tanıyamamış insanların biribirine benzeme çabası sokaklarda artık saçlarının tonundan tutun da kıyafetlerine kadar herkesi sarmış durumdadır. Kendine has insan demodedir artık. Ait olma duygusunu yanlış yorumlamış olan günümüz insanı artık izlediklerinde bile tekrarlardan yanadır. Televizyonlarda beğenilen dizilerin versiyonlarının çekilmesi , insanların ‘’ben neyim?’’ Sorusunu yanıtlamadan ‘’etrafımdaki insanlar neyden hoşlanıyor?’’ sorusunun cevabını çoktan bulduklarını göstermektedir.
   İnsanların taklit hayatlar yaşadığını düşünmeye başladığım bir zaman güzel bir tesadüfle Burak ÖZDEMİR’in bu yazısına ulaştım ve herkese de bu sözlere kulak vermeyi tavsiye ederim:’’ Özgür yaratılışlı İNSAN ruhunun varoluş dermanı ÖZGÜNLÜK'tür.Sonsuz ruha yakışan özgün bedenler giymek,özgün hayatlar yaşamaktır.İnsana dair yaratılan her bir unsur ÖZGÜN'dür. İnsanın, grafik tasarım sanatının sınırlarını zorlarcasına her bir yenidoğanda bambaşka bir suretle dünyaya gelmesi,YARATICInın özgün ismine bir vurgudur.Her yaratımında özgün davranan bir yaratıcının Rab kimliğiyle senden özgün değil sıradan,ortalama ve standart olmanı beklediğinin sanılması insanlık tarihinin en büyük vesvesesidir. İnsanoğlu bu vesveseyi yenecek gücü kendinde bulduğu ölçüde İNSAN olur..... ‘’