Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

janset vurdum


“AKIŞ”


Sabah güneşiyle uyandığında, etrafındaki her şey hızla akmaya başladığında, bir an zamanı durdurup bakmalısın kendine.Vücuduna mesela, ne kadar küçüktün okumayı öğrendiğin ilk gün hatırlıyo musun? Diğer arkadaşlarınla birlikte o kırmızı kurdele takılırken göğsüne, daha fazla mutlu olamam sanmıştın… Peki eve küçük kardeşini getirmek için gecenin bir yarısı hastaneye gittiiğinde annen? Ağladığını belli etmemek için çekmeceleri karıştırırken sen, aslında o sırada tek  korkun annenin seni bırakması bir daha gelmemesi değil miydi? Bu korku dünyadaki en kötü  şey, sen en mutsuz çocuktun o an… Annen birkaç gün hastanede yatarken, kendini sana bakanların yanında televizyonda gördüğün evlatlık çocuklar gibi hissettiğini de hatırladın mı? Sonra ne oldu? Minik kardeş sizin eve geldi ve o ağlarken dilinin nasıl bir hızla titrediğine şaşırırken unuttun dimi bütün üzüntünü…Onu ve minik ayaklarını izlemeye daldın öylece…
  Günlerden  Pazar, hayatının sorumluluktan en uzak zamanları… Sahilde üzerinde  sevmediğin kot pantolonunla sürekli bir kıyafetine, bir etrafına bakarken yani ergenliğinin doruğundayken; annen, baban ve kızkardeşlerinle çıktığın deniz kokulu yürüyüşte birden onu gördün ve evden çıkarken neden bu kadar hazırlıksız davrandım diye kızdın kendine. Şimdi yüzünde gülümseme yaratan bu şey nasıl da çöreklenivermişti o an acemi yüreğine. Zamanı ileri sardın sonra nice insan yüzleri geçti gözlerinden, yüzler, gülümseyişler ve duyduğun sözler silinip gitti kalbinden… Koca bir şehirde buldun kendini, tek başınaydın ,’’bu şehirde hiç kimseyi tanımıyorum’’ diyecek kadar da güvensizdin kendine ama bak ne oldu bir sürü insanı hayatına aldın yarısını da aldığın yere geri bıraktın ve sonuçta eksile eksile sen kaldın şu tek kişilik hayatta.
        Sonra bindin bir otobüse rüyanda bile görmediğin bir  yerde sen ve senin gibiler buldun yanında… Birlikte bakıp büyüttünüz yeni kimliklerinize. Yeni sancılar, yeni korkular ve yeni mutluluklar…  Mesela cumartesi günü gittiğin alışverişten dönerken o inişli çıkışlı köy yolu hiç bitmeyecek sandın,akşam eve geldiğinde sıcacık koyulan çayda anladın bittiğini. Elektirik hiç gelmeyecek sandın bir anda çığlıklarla sevinebildin odandaki aydınlığa. Belki de yaşamın ne kadar zorken aslında nasıl da basitleşebileceğini gördün ve büyüdün onlarla… Hayatın sürprizleri durmadan çaldı kapını ve ardından yeni ayrılıklar yeni hüzünler… Birileri sürekli giderken hep geldi hayatına başka birileri. Kapıdan uğurlarken yolcuları, aynı kapıda karşıladın yeni gelenleri.Onlarla  başkalaştın; sen o ilk doğduğun evdeki her şeyden habersiz mutlu çocuk olmak yerine hayatın tüm cilvelerini bildiğin halde  içten gülebilen sen oldun… Ve yitip gitti bir soba başında çıtırdayan kestanenin sesiyle tüm hüzünlerin… 
     İnsan ailesi akrabaları ve arkadaşlarıyla birlikte tıklım tıklım yalnız bir varlıktır…Bütün o güzel anlar geçti,  yenilerine bıraktılar sıralarını… Her yaşanan şey gitti birer birer tüm can yakıcılığına ya da tüm göklerde uçuruşuna rağmen… Sevdiğinin yanında koşturan zaman ona gideceğin zaman hep kaplumbağa sandı kendini. Ama ne oldu? O’nlu zamanlarda bitti o’nunla dolu dakikalarda…Gerçekten sevdiğin için bir ‘’o’’ kaldı geriye içinin derinliklerinde… Hayat alacağın bir ders varsa cenneti de gösterdi sana cehennemi de …Sen alman gerekeni alıp yerleştirdiğinde aklına o da yoluna koydu her şeyi…Ta ki bir sonra ki derse kadar. Hayat bu, her şey bir düzen içinde ilerler.Sevmek, coşmak, hatta uçmak zamanı varken, hüzünlerin en dibinde olup ‘’ öteki’’ olduğun zamanlarda var. İnsan uçmakla batmak duygusuna aynı muameleyi yapabildiği zaman olgunlaşmış demektir. Tabi ki ‘an ‘ daki duyguyu doyasıya yaşayıp içindeki çocuğu kaybetmeden, her türlü güzel şeyi  emanet teslim eder gibi bırakmasını bilerek…
      Kaldırdı başını yukarıya kız ,çocukken yaptığı resimlerdeki masmavi gökyüzü ve aykırı beyaz pamuk bulutları gördü… Baktı bulutlar bile hareket ediyor, onlar bile gidiyor ben neyin kalmasını beklemeliyim ki bu dünyada.
      Dünya döner, insanlar yaşlanır, karlar erir, yağmurlar diner ve tekrar yaz gelir… Hayat yenilenir ve şarkı biter, bir saniye sonra tekrar başlar her şey... O şarkı aynı melodisiyle tekrar içinde tempo tutturur sana, her şeyin bittiğini ama tekrar tekrar başladığını müjdelercesine… Ve sen hep aklında tutarsın kağıt kesiği kadar küçük fakat  bir o kadar canını acıtan küçük sırrını; her şey geçicidir tüm güzel anlar ve tüm güzel insanlar, en, hem de en sevdiğin bile…